halaykırıklığı.

henüz terziler kendi söküğünü dikemezken, henüz cerrahlar gecenin karnını yarıp güneşi doğurmamışken ve sen her gördüğün sokak köpeğini severken, beni niye sevmezdin?



şablonumdan çok sıkıldım artık.bazı özel sebeplerin de etkisiyle değiştiricem bi ara. ne zaman değiştireceğuk?
sanırım biz delirdik.*

bıktım bıktım bıktım, omuzumdaki yükten, nasihatten sükunetten.
hani nerde umut?

azimle sıçtım, başaramadım.

yaklaşık bir aydır 'kakül'üme dokunmadığım için kaşlarımla arasında sadece bir barnak boyu mesafe kalmıştı. upuzatıcaktım. olmadı. dün gece yine yine yine durduramayıp kendimi, kestim; üçbuçuk barnağım kadar alın açıldı.
evet. alnım yetmiş beş santimetrekare. mezureyle de ölçtüm.

ben beyle seviyam.


gülerken burnun partizani yapıyor.

bak mel mel bakar oldun,gitme.

vahşet mi göründü, titremeyen ses teli kalmamış.
getirdik.kapısının kenarındaki balonlara takılıydı gözü. belki o şarkıların ona ait olduğu bilinmeyebilirdi ama mimarinin doğaüstü kahramanlar oluşturduğu çok açıktı.
kimi zaman hala yaşıyor olmamın mucize olduğunu söylüyordu. ne yani yeni ambalajlarla sunulanlar gibi göz boyamaya mı kalkışsaydık? hayır hayır. sualtı maceralarımıza yeterince ara verdik zaten.
ihtiyaç duyduklarından mahrum bırakıldığında kof kabuklara dönüşüyordu.bense sadece lastiklerle, kıvrılan malzemelerle üç boyutlu şekiller yapıyordum. kaçıncı boyutta olduğuyla değil, kendi caplerinin işleyişiyle ilgileniyordu.
kime inandırabileceğini düşünmenin sırası değil. böyle olduğu da açık. elbet tatlı su balıkları bir gün yüzgeçlerini kullanmayı bırakacaklar. yeni bir dönüşüm mü? hayır hayır. bu, olması gereken.
bazenleri biz aynı duvara işerdik birbirimizden habersiz. kendi çişimizde balık mı tutsaydık?
zehir yeşili
kafası fazla mı uzamış sanki? :U
herşeye rağmen gine de ayrıdır.wouldn't you miss me at all?

o değil de,
aramızda mekanı cennet olan var mı?



sydik tzara.