let the music be your master.

mandalina yanığı kokusuna dans etmek.
kolye yapmam gelmiş.
ever truly.

kendimle paylaşamıyorum.ondandır belki bu trafik?

kreativ mim ödüllü birincilik şeysi.
ne kadar "kreativ" olduğumu bizzat yaşadığı içindir ki gia bana layık görmüş bu ödülü. bir de feti tarafından dolaylı olarak ödüllendirildim.

kreativ ispat = öldüm. ödüllen dirildim.

evet bu çok gülücüklü teşekkür faslına başlamadan, çok değil beş dakika öncesinde yaşanan şu diyalogdan ötürü kendimi sorumlu hissettim biraz.
meln:
-ya ceren ben senin mimini yapmasam olur mu
ceren:
-yapma melike. tamam yapma.
-yapmıyosun zaten hiç
meln.:
-bak ya
ceren:
-elin adamı yapıyo sen yapmıyosun.


elin adamı olmadığımı üstelik kreativ olduğumu kanıtlamak istedim. elin adamı demişken, gianın mimlerini yapan elin adamlarına selam yolluyorum. ahahahahah.

sonra gia nın adresi yuruyenmerdiven.blogspot.com, fetininki ise fetierenolmedi.blogspot.com. girin bakın.

ödülün logosu çokafedersiniz bokum gibi olduğu için yayınlamıyorum. hiç kreativ de deyil ayrıca.

yaratıcı olduklarını bildiğim ya da olduklarına inandığım insanlarsa:

- feelthenothing.
- buraya ciddi bi isim bulmak lazım gelir.
- sami hazinses.
- blues for allah.
- the leper messiah.
- caplin.
- conrad. 'dır.

tek tek haber etmesem de olur bence. hepsine burdan kuş uçurdum ki ben. kanadında boncuk.

hakkımda yedi ilginç şey, ilginç deyil de yedi şey:

- feti gibi ben de sekmeli explorer kullanıyorum ve mutlaka ilk sekmem boş gogılaramamotoru oluyor.ne tesadüf.
- saçlarımı hiç taramıyorum.
- gia'dan beş şey geliyor:
*uyuz
*sevimli
*keş
*garip
*kendihalinde

-kimisine katılıyorum, kimisine katılmıyorum.
-bazen çok güzel espriler yapıyorum.
-bazen sadece kendim gülüyorum.
-bazen pazen diyince aklıma gia geliyo.

ruhuna sağlık ruhsarcığım.


a camel woke up.

oysa bir bardak su yetiyordu saçlarını ıslatmaya.

*

şimdi de börülce turşusu yapıyorum mis gibi.

tam bir ev kadını olmuş gibiyim. kahvaltılar olsun, akşam yemekleri olsun benden sorulur oldu. naber?
çeşitli uyduruk soslu salatalar, patlıcanlı adını henüz koyamadığım 'yemek'ler, pudikli kekler, of ki of.
turşuya eğer sirke deyil de limon tuzu koyarsam güzel olmaz, o yüzden sirke koyuyorum. ayrıca sütlü sefa mercimek çorbasını yaparken de çok eğleniyorum.
incir tatlısı ve reçeli de çok iştah açıcıdır ayrıca. bunun gibi bilimum reçel tarifleri de öğreneceğim.

yemek tarifleri kitapları biriktireceğim yakında; çok mesudum.
kalıcağım yerde buzdolabı da olacağı için stok yapacağım, sezeni doyuracağım bütün yıl.

hem staj gibi oluyor bunlar.müşterilerimin midelerini bayram ettireceğim çünkü.ivit.



şöyle de bi yerim olur. adını da cafe de melikşah koyarım. ne ala.
el emeği göz nuru zencifre tipli dükkanım da olur. o da olur.

*

dananın kuyruğu koptu.

hayır, kopmadı. kestim. bizzat kendi ellerimle çat diye kestim; onca yılın hatırası varmış da, kıyamazmışım da, sadece kuyruk deyil aynı zamanda dert ortağımmış da, yavrum gibi çocuğum gibi bakmışmışım da, bilmem ne. hepsini hiçe sayarak kestim. evet, boş bulunduğum bi ana denk geldi ama güzel bi amaca hizmet edecek olması gönlümdeki şu acıyı bi nebze azaltıyor.


dana dediğim de ben.

burdan bakınca tambirçük kadar görülüyo. ama deyil. sırtım kadar. ha sırtım çük kadarsa o ayrı.

loveyoutender.
loveyousweet.

i need a hero.

-yalansa yalan de.
-yalansa yalan.

işte bu yüzden. sırf bu yüzden.

evraklar hazırlıyorum. musikiye bayılıyorum.
12 ağustos sabahından beri biraz şaşkın biraz tedirgin biraz da mutlu yaşıyorum. iy ki diyorum amerika rüyasıyla biricik sevdamdan vazgeçmemişim. bir zaman boyunca, hep o ekranı gördüğüm andaki sevinci hissetmeye çalışarak cesur olmaya ikna etmiştim kendimi. ve o ekranı gördüğüm andaki o his anlatılabilinemezmiş. hiç ummamak ama umut fakirin ekmeği misali kimseye belli etmeden beklemek. evet, aşkın tuttu ellerimden ummadığım anda.

bir de dün akşam geç kalma korkusuyla nasıl hazırlandım bilemiyorum. kavun olayı diye de bir şey var ki zaten çok hassasım şu aralar, nedir yani ona da mı ağlayayım.abah abah.

dün akşam da çok güzeldi. canseli gördüm bi kere. yıvrım nası da özlem dolmuşuz. gözümüzü kararttık, deryanın karşısında vira vira söylemek için tüm engelleri kaldırıp protokole yerleştik. -alışmıştık çünkü biz komite üyesi olduğumuz için ayrıcalıklı olmaya.- o kadar güzeldi ki, bi kere daha aşkla doldum yeni türküye. deryadaki o enerji nedir çözebilmiş değilim baboli. yani o yaştaki adam iki saat boyunca durmadan.. ben bile yoruldum oturduğum yerde. kollarım ağrıdı hep. o kullandığın neyse ben de ondan istiyorum azizim. ivit.

en duygu dolu anları destinada yaşadım. çok sevmeme rağmen daha önce hiç bu denli içime işlememişti bu şarkı. yaşamdan çok ölüme yakın olduğun için, bunu bana hissettirdiğin yaşattığın için..

onun dışında burdan serdar barçına seslenmek istiyorum. bu seyirci, o performansı kaldıramazdı yarim. karanfiller neydi öyle? gözlerimden yaş geldi ve ben o an neden dünyaya saksafon olarak gelmedim diye kaderime isyan ettim. yaptım bunu. içimdeki asi muhalif kızı durduramadım. pişman deyilim. sevgiler.

geçen seneki konserdeki kadar coşkulu(!) seyirci yoktu, belki de geçen seneki biraz da benim kendi coşkumdu, çok güzeldi, çok çok güzeldi benim için. biraz da kendi emeğimizdi komitecek, o yüzden de çok sevmiş olabilirim. her halükarda çok muhteşemdi. its amazing, so amazing, yeah.
'hiç bitmesin'di bu seferki de ama. çok ihtiyacım vardı çünkü. ve ne zamandır yeni türkü dinlemediğimin de farkına varmış oldum. ne kadar özlemişik.

şunu da söylemek istiyorum ki; gözlerim doluyor aşkımın şiddetinden ağlamak istiyorum, tam anlamıyla bu. evet. yani en güzel böyle ifade edilirdi. her seferinde içimde hissediyorum şu sözleri ve ağlamak istiyorum, kendimden taşıyorum. hem aşkla dolmak ne güzeldir di mi bir şeye karşı.

son olarak,

geçse de yolumuz bozkırlardan, Denizlere çıkar sokaklar.

i need a hero.

-neden bana bakıyosun?
-çünkü bakıyorum.

im going home,okey.

neden sonra bu fotoğrafı keşfettim. insanların adlarını vermek istemiyorum. insana da çok benzemiyorlardır zaten.

yüce duvar.

screw you.

*ashes to ashes. dust to dust.

swimming in a fish bowl.

gün son ışıklarını almaya başlar, hala orada, karanlıkta oturmaktadır ve hala daha gözlerinin açık olup olmadığını anlamamaktadır. elleriyle gökyüzüne bakar odasından.

müzik bitti, ışıkları kapatın.



thesameoldfears.

ne zaman öldüm.ben çok iyi adamdım yav.

pek sevgili empüçün bana is this love dan sonra love is war ve hemen ardından love is not the enemy dinletmesi nasıl açıklanır. bilemiyorum. biri bişeyler mi anlatmaya çalışıyo anlamadım. ama bi kiremit var.





çogzelsin yarim.
(fonda n iyisi şamda kayısı.hadsafhada.)

konfeti.

.çokgzelbiblog.
.canımfeti.
.konfeti.

moon the loon.



bu akşam saat 21:55 itibariyle world de keith moon belgeseli vardır. izleyelim. izletelim.


world, d smart 17. kanal. reklamımı da yaparım.

having on a daydream.


seni -bunu- çok istiyorum.
görene, bulana, alana bi sıkımlık düşmacunu.






yanılabiliriz.her şey olur.
en nihayetinde europesever bir insanım.

love me or leave me to die.



bir haftayı evinden uzakta geçirmişti.önündeki hafta içi de evinde olmayacaktı.
mis gibi evinde geçireceği bu akşamı kendine ayırıp, televizyonun hatırlatmasına aldığı bazı çok mütiş programları izleyecekti.ardından belki bir film de gelebilirdi.
fakat trikotajla hiçbir ilgisi olmadığı halde sürekli ağ ören kader yine ağlarını örmüştü. son dakika haberiyle kendine ulaşan bilgilere göre eve misafir geliyordu. misafir kavramını sevmezdi. ama misafirleri sevmek zorundaydı. birinci dereceden kan bağları vardı çünkü.
programlarını askıya alıp misafirlerle güzelce yemek yemek zorunda bırakılan küçük m.h., michael jacksonın da acısına dayanamayarak ecza dolabını yemek suretiyle intihar etti.


*

you really got me now.


23:24. masanın altına kedi geldi. ayağımı yaladı. altıma sıçtım. babam bana güldü.


23:27. kediyi sevmiyorum. ama gamsız olduğundan sevimlilik yaparak kalbimi çalmaya çalışıyo sıfatsız.


23:32. babam kediyi çok sevdi. maymun yaptı hayvanı. manevi evladı oldu sanırsam.




thats all folks.

meneviş’ten glorya’ya sokakta bir votka, kadıköy evinde jacques brel çalmakta.


sevelim.sevilelim.sevdirelim.

pretty young thing,repeat after me.


meraba.ölmedim ben.uyuşuyodum biraz.
şablon değiştirdim, beyenmedim, eskisini bulmak için çok uğraştım. neyse ki buldum. hiç değerini bilememişim canım şablonum.

onun dışında, michael jackson ölmedi bence. ölemez. ölümsüzler listesinde bir insandır kendisi. kraldır.
o deyil de valla çok pis derinden sarsıldım. canımsın maykıl. canım.

ayrıca,
sütlüce çok güzel bir yer ismi bence. demesi de çok güzel. sütlüce, hayatıma gir.


bi sürü şey yazıcaktım ama aklıma gelmiyo şu an. bol oksijenden olsa gerek.


baila baila.

gelsin integral, türev, logarit-mik. canımsın matematik.

güne boris vian'la başlamak.
dünyanın en mütüş adamına kucak dolusu sevgiler -sayın greco ve reggianiye de- , össyi kazanırsam sizin de bunda payınız olacaktır sevgili vian.

ve bugün,
bir gün gelecek bir gün kalacak sloganından bir yıl boyunca tırsıp, o bir gün gelince aslında korkulacak bir şey olmadığını görmek gözümden iki damla yaş akmasına neden oldu. ben mi çok gamsızdım, insanlar mı çok pimpirikliydi bilemiyorum. ama gün olmuş düğün olmuş da beni bahçelere salmışlar, kırlarda koşturmuşlar gibi bir hafiflik, bir gamsızlık var üstümde. hala edebiyat ve coğrafyayı bitirmedim. analitikten de eksiklerim var. bu akşam çalışçam hepsine. biter ki. yarın sabah ishal olmassam her şey yolunda gider bence. kesin. olursam da kısmet derim. dünya yansa hasırım yanmaz benim.
dışarıda da düğün alayı var. sırf benim için konvoylar geçiyor, bir şenlik ki o kadar olur.

şenlik demişken, uzaydan, üç boyutlu cisimlerden on beş tane soru gelse de, mahzun gönlüm şenlense. canımsınız küp, küre, silindir...
kıssadan hisse: üstüne oturamadığımız cisimlerin hacmini hesaplarken üçe bölüyoruz.
ve sen içteğet çemberin merkezi. noğolursun sınavda çıkma. seni senenin başından beri sevemediğim gibi, ısrarla ne olduğunu bilmek istemiyorum. melanousa sitivırta hiç girmiyorum.
ama matematik de olmasa halim nic'olurdu. bebeyim matiki.


unutmadan,
feelthenothingadam dünya üçüncüsü olduğundan, kendilerine milyon tane baloncuk uçuruyoruz. bizden bir sıkımlık düşmacunu kazandınız onuralp bey.
ve derin tecrübenizle verdiğiniz çok mütiş taktikleriniz beni benden aldı. kimseye söylemeyeyim de tek ben kazanayım. söylersem gölgelerin gücüne gider, di mi ama.


emmenez moi al beni demekmiş.bunu da öğrendiğim iyi oldu.

şimdi analitik tes çözcem.
bayla bayla.elçiki çiki.

<= =yarının anlam ve önemi.


*kaldı 19 harf.şu an 5. öpt. giam benim,bin kez sevdiğim...

zıpçıktı.

bu sabahların bir anlamı olmalı. ya da hepsinin amuğagoymaya geliyorum.
nedir bu çektiğim çile. yine öldü hayvanlarım.
kuyruğu turunculu beyaz balığımın kafasında kırmızılıklar oldu. sanırım beyinden kanama olmuş. özkütlesi suyunkinden küçük olduğundan, sanırım, sürekli su üstünde duruyodu. diğeriyse , kuyruğu siyahlı turunç balık, sürekli yatıyodu. anlamıyorum, hiç normal balık gibi deyiller. allah belanızı versin mi desem ne desem bilemedim şu an. çok sinirlendirdiler beni. yok bi daha balık. üç günde beş balık öldü, insan gibi, gözüm gibi bakıyodum halbüsi. kitapsız mısınız.

o deyil de, annem bana süprizli balo kıyafeti almış. hayret ki beyendim. ne giycem telaşım da olmadı çok şükürler olsun ki.
sevemezdim, yapamazdım, sıkılırdım çok.
canım annem.
bi de sinek gibi gözlük almış. çokoşuma gitti. sevmem normalde. fakat beyendim.

gerizekalı gibi bir boynum var. tutuldu.
tutuk tutuk geziyorum. össye kadar geçse bari.
bizi de alsaa bari.haydi güzelim şeker ezelim.

rüyamda da idiyotu gördüm. erik yiyoduk okul bahçesinde. skintoş.



son olarak ay lav dı imç.

------------------------------


nöt:yorum yapamıyorum da ben. sevgili demirbey, sağolun, canlar sağolsun.

there's the world's most fearsome fighting team.

bu sabah bir balığım ve bir tavşanım öldü.

iki tane balığım daha önceden ölmüştü. biri de bu sabah öldü. geriye kaldı iki. ölü balığım "balık" hala fanusta duruyo. diğer iki balığım balık ve balık da onu canlandırmaya çalışıyo sanırsam. ama öldü-ler-.çok yemekten hep. doymuyosunuz sanıyodum lan valla. yüreğim dayanmıyodu itler.

dün geceyse tavşanla balkondaydık. bi huzursuzdu. ben, ben yattıktan sonra kesin yuvasından çıkıp camdan atlar diye düşünüp, gamsız gibi uyumaya gittim. sabah ölmüş. içtiği suyu dökmüş, ıpıslak olmuş. sabah ayazını da yediyse tutulup kalmıştır yavrum. ama dün de çok yorulmuştu, çok debelenmiştik bahçelerde. hali kalmamış, sessizce ölmüş. annem sabah yöneticiye vermiş; üşenmemiş, çarşıdan bi tane daha tavşan almış, üzülmeyeyim diye sırf. bu dördüncü tavşanım. önceki de balkonda boya kutusuna düşmüştü. ondan önceki de yine balkonda öldü. kıştı o zaman, kar yağmıştı üstüne. silivriydi her yer.
naletlik mi var balkonda anlamadım.
halbusi ne çok severim balkondur, terastır, verandadır, çardaktır.

çok üzüldüm bugün. nasıl üzülmeyeyim ki. dı vörldz mos fiyırsım faydin tiim olcaktık biz. ola-ma-dı-k.

yeni tavşan da uyuz gibi. çok şımarık. ama sevimli biraz. havuç yiyo şimdi. ismi yok. tavşan ismi.
şimdilerde iki tane kaplumbağa almayı planlıyorum. hiroz in e helfşel.tördılpavr.
biri hasan, diğeri fibeke.


bugün de böyle geçsin.
şubeşgün jet hızıyla geçsin istiyorum.noğolursunuz.

neyse. kendinize rybakın.
gideyim de yatayım.
tambirgamsızmışçasına.

halaykırıklığı.

henüz terziler kendi söküğünü dikemezken, henüz cerrahlar gecenin karnını yarıp güneşi doğurmamışken ve sen her gördüğün sokak köpeğini severken, beni niye sevmezdin?



şablonumdan çok sıkıldım artık.bazı özel sebeplerin de etkisiyle değiştiricem bi ara. ne zaman değiştireceğuk?
sanırım biz delirdik.*

bıktım bıktım bıktım, omuzumdaki yükten, nasihatten sükunetten.
hani nerde umut?

azimle sıçtım, başaramadım.

yaklaşık bir aydır 'kakül'üme dokunmadığım için kaşlarımla arasında sadece bir barnak boyu mesafe kalmıştı. upuzatıcaktım. olmadı. dün gece yine yine yine durduramayıp kendimi, kestim; üçbuçuk barnağım kadar alın açıldı.
evet. alnım yetmiş beş santimetrekare. mezureyle de ölçtüm.

ben beyle seviyam.


gülerken burnun partizani yapıyor.

bak mel mel bakar oldun,gitme.

vahşet mi göründü, titremeyen ses teli kalmamış.
getirdik.kapısının kenarındaki balonlara takılıydı gözü. belki o şarkıların ona ait olduğu bilinmeyebilirdi ama mimarinin doğaüstü kahramanlar oluşturduğu çok açıktı.
kimi zaman hala yaşıyor olmamın mucize olduğunu söylüyordu. ne yani yeni ambalajlarla sunulanlar gibi göz boyamaya mı kalkışsaydık? hayır hayır. sualtı maceralarımıza yeterince ara verdik zaten.
ihtiyaç duyduklarından mahrum bırakıldığında kof kabuklara dönüşüyordu.bense sadece lastiklerle, kıvrılan malzemelerle üç boyutlu şekiller yapıyordum. kaçıncı boyutta olduğuyla değil, kendi caplerinin işleyişiyle ilgileniyordu.
kime inandırabileceğini düşünmenin sırası değil. böyle olduğu da açık. elbet tatlı su balıkları bir gün yüzgeçlerini kullanmayı bırakacaklar. yeni bir dönüşüm mü? hayır hayır. bu, olması gereken.
bazenleri biz aynı duvara işerdik birbirimizden habersiz. kendi çişimizde balık mı tutsaydık?
zehir yeşili
kafası fazla mı uzamış sanki? :U
herşeye rağmen gine de ayrıdır.wouldn't you miss me at all?

o değil de,
aramızda mekanı cennet olan var mı?



sydik tzara.

kutadgu bilik.

beşiktaş'ta robert de niro yu gördüm.

sadece çorapların teklerini bulan makine icadı.

üç dilde yalan söyledim.
seçmelerin bizim için önemi büyüktür. ve bize söyleyemediğin sonsuza dek sır olucak sanırım.
o halde,
hemen jeffreyle alakanı kesmeni emrediyorum, hala bu kadar iyi anlaşabiliyor iken.
bulgarca kelimemiz "penguen". bulgarca penguen demek ne işime yarar ki. burda olacağımı bilmenizse sadece bir önsezi.
sanırım dolunay vakti çoktan geçti.
ıslak çimentoya oturup popo resmi çizen başka bi kız tanımayacaksın.
peki burnundan pudik fışkırtmak ister misin?

iğrenç mi?
ben miyim iğrenç?


iğrenç tzara.

sister disco.

-zamanın var mı?
-var biraz.
...
-anlamıyosun.


an itibariyle şunu anlıyorum ki, ben geçen dört senemi, yedi yirmidört tüm öküzlüklerine katlandığım, yemeyip yedirdiğim, içmeyip içirdiğim(!) beş insanla geçirdiğim tüm günlerimi çok özliycem.

-ağğlama cansu.(bunun telaffuzu imkan yok anlatılabilemez)

evet, daha mütüş günlerimiz olucak.
ama bişeyler belki de yeni yeni dank ediyo kafamıza. en azından benim. hala farkında olamamamın ya da olmak istemememin nedeni çok belli. girmek istemiyorum.

-odayı kim temizliycek?

-gelirken su alsan ya be.

-hazırlıkları uyarmanın vakti geldi.

-ceren nerde? -bilgisiyardadır.

çok ciddi iş kadını tavrıyla öyle saçmalık olmaz dediğim milyon tane saçmalık yaşadık. nasıl olsa hep beraberiz deyip fazla üstünde durmadım, durmak istemedim ama bu denli garip şeyler hissedeceğimi bilmiyordum. normal bi insana göre fazla sulu gözlü olmam durumu değiştirmez. ama acı acı gidiyoruz lan. yok artık.dağa neler.

-kapıyı açtırsanıza lan kitlemişler.

-kural koyalım artık.ders çalışırken çıt çıkaran bi milyon versin.

-ceren. (kapalı e.)

-herkes cansına baksııın.

-ver de kurtul
. safkalbini:)

is this love milli marşı. kuşlar-bizim kendi kuşlarımız-. hatta yunanistan. zıtlıklar kumkuması. abua. şenlik. yatgeber. darksayd. duvar. oynaa oynaa. kuruyemik. şeytanın çocukları-altı-. ibiş. şen bülbül. ahahah gudik gudikk. ah le malatya. fırıldak çetesi. sims. bızdık. haydar amca. odamızda gözümüz gibi baktığımız herkeslerden sakladığımız devasa disko topu...ve tabiki gazoz ağacı, cengizhanın bisikleti ve ibişin rüyası.biraz da gökdeniz ve serdar belki de.serdar mıydı.bilemedim. lö şok. önemlidir bunlar bizim için.

-yarın erkenden kalkıp odada ziyafetli kahvaltı yapıciiz.

-alalım odaya.döndürelim.

-eeeyyvah.yaaandın.ööretmenee söyliycem.
(bunu yazmak geldi içimden)

-melikeee.sesini kıııs.

-...sarılıp da boynuna öpmek geldi içimden.

hasan sonra. zencifre. yiğido. ferhat. güzel.zıheheh. erme. kemoterapi. kaniç. can-er-sin-dil-man...

hahaha.bok berna.nası da unutuyodum.canım berna.delik.

-hassiktiiiir.

edgır elın po.evet.
ana belli de baba belli mi?

-üşüdüm biraaz.

-melikenin gtü baks bani gibi.

-en iyisi yatmadan film izleyeyim bari: tek kişi film izleyememe sorunsalı.

-öyle bir kovarlar ki cansu, arkana bakmadan gidersin.


lan yıllar sonra bunlara bakıp gözümüz dolucak.biraz. bunlar dediğim tiskotopunun ışınkları.
karanlık gecemin yıldızı seee-e-e-e-e-nn.

ve,
yıllar geçse de üstünden,
en son yatan ışığı kapatır canlar.
*

radio,someone still loves you.

bugün şanslı gününüzdesiniz bayım. eski bebeğime karşılık bu sizin olucak. sakız kadar mükemmel değil, sadece parıltılı ağaçlar ve biraz da parşömen kağıdı. çilekli kremşanti belki biraz.sahte olduğunu bilmiyordum, umrumda da değil, bebeği istiyorum ben.

suçlayıcı ses tonunuzu kullanmanız buna engel değil. bebek ve robotu akıllıca birleştirdim. başınızı hangi belaya soktuysanız, hepsini hallettiniz. yapraklarıysa ilk günkü kadar taze.

garip ama, düşünüyorum da, yeni olan benim koleksiyonumu temizlemek için yaratılmış.

ayrıca, zaten bir robotum var benim.


minik tzara.
o kadar komiksin ki.
o kadar
olur.

sağanak şurup yağıyor buralara.



su altı maceralarına kısa bi ara veriyoruz.

blonde on blonde.

'kimse duymamıştır böylesine bir acı, bu gece yağmurun altında beklerken duyduğum gibi. herkes bilir yepyeni giysileri olduğunu, ama o bugünlerde boynunda bir fularla.
takılır bir kadın gibi. sevişir bir kadın gibi. kıvranır bir kadın gibi. ama küçücük bir kız gibi bırakıp giderken beni.'



herkes sanır ki o kutsaldır, herkes gibi olduğunu görene dek; dumanı, anfetaminleri ve incileriyle.


kusursuz dünya.

kolay anlaşılan biri sayılmam
zaten hep bundan fazla alınmam
ama isteseydin gelirdim
seninle ben oraya
paris'e ve roma'ya
uzak deyil sevince.


*

kamçılı.

resim çizmecilik oynadık demiştim ya.
mr. tuncel beni çizdi. şöyle bişey:

tabi orjinali pek daha ne ala mualla.

winnie the ibine.

cuma günü dersanede boş boş oturup turgaybeyle resim çizmecilik oynarken yanımıza gemişti. mezunmuş, başka yerden geliyomuş. öyle dedi. güzeldi. ama çok ciddiydi. hayatın bütün zorluklarını tek başına aşmış yürüyüşü ve yılların birikimi omuzlarına çökmüş bakışıyla dalyan gibi delikanlı, destan gibi gerçeküstüydü.ceketi deri, sakalı güzel insan familyasından, sesinin tonu buz kestiren (o da ne demekse baboli).

bi süre masamıza oturdu, hoşbeş ettik. ama çok ciddi. konuşurken ağlayasım geldi, pınarlarım doldu, zor tutundum. ben ki penguenhanım, böyle kasvetli, sıkıntılı şeylere gelemeyen, ama yine de onu dinlemekten alamadım kendimi. bu müthiş tezatla büyülemişti beni. öss öğrencisi deyil çok mühim işadamı gibi tavırlarıyla beni felç etmekle beraber turgay beyin piskopat davranışlarına maruz kaldı. ve tam iki kere güldü bize. dağ olsa dayanmaz. sesi bile çıktı gülerken.

hoca geldi.ve beni benden alan yirmi üç saniyelik zaman dilimine yaklaştığımdan habersiz, onun biyoloji etütüne adını yazdırmasını izliyordum. eksik olduğu konular varmış, bi defterine baksınmış. yandan asmalı, deri siyah, zencifre kokan çantasından çıkardığı harita metod telli defteri masaya koyarkenki yüzünün ifadesiyle o defterin üstündeki "gamsız"lar nasıl da tezatlık oluşturuyordu karşımda. o heybetli, o hayata karşı dimdik duruşlu, o ayakları yere sağlam basınçlı, o karizmatik insanın defterinin üstünde winnie the pooh vardı. ressmen winnie the pooh. üstünde göbeği açıkta bırakan kırmızı klasik winnie tişörtüyle zalimce gülüyordu bana. adeta "naber skintoş beyenemedin mi" der gibiydi. nası beyenebilebilirdim ki. ibişoğlan. ben olayın şokunu atlatamadan o gitmeye karar verdi. gitme diyemedim. mec'alim yoktu. bir an önce gördüklerimin bi ruya olmasını istiyordum ya da ansızın gözden kaybolmasını. olmadı. pınarımda iki damla yaşla bakakaldım giden geminin arkasından.hayat güzeldi, atamazdım kendimi denize.

hıhı.

-yapamam ellerim yok ki.
-bi denesen diyorum.
-bi denesen diyorum.ıyh.



balık kokan loş sokaklarında yürümeyi sktiğimin şehri..

itsosyetik.

bence dünyanın bir kaldırımdan ibaret olması çok mümkün.

lick it up şekerim.

aykırı doğrular gibiyiz.ne paraleliz,ne kesişiyoruz.





*hasan oldum.hasan ben.


şeytan diyor ki "aç pencereyi, bağır, bağır, bağır, sabaha kadar"

*

daybreak.

dün fazla yorucu çok güzel bi günün ardından gece gece valiz topladım.başımın çatlar gibi ağrımasına aldırmadan aklımdaki radyodan milyon tane şarkılar dinledim.beynim radyo gibidir. hep şarkılar çalar.kimi uyuz kimi değil.
tam da foooğrevır yaaang diyerkene gözüm rafımda tozlanmış sonsuza dek genç e takıldı.tesadüfleri pek sevmem ama çok mutlu oldum ve şaşırdım biraz da,birbirileriyle olan alakaları hiç aklıma gelmemişti daha önceden ibik gibi.yüzyıl önce aldığım kitabı okumaya karar verdim.duygu dolu anlar yaşadım üç dakika içinde.ne adamsın sen baboli ,hangi rocku kaldırsam altında sen.gözümden yaşlar aktı bi iki tane.şu an bu gazla belki de denemeyi sktiredip bi no direction home yapabilirim,kim biler.

birden bir aynasız küstahça
dedi ki saçım çok uzunmuş
dedi ki botlarım çok kirliymiş
dedi ki şapkam hiç de amerikanvari değilmiş
dedi ki atarmış beni kodese...


ah nerde o dünün devleri, neden beklemediler burda beni?

"kim demiş tanrı'yı göremeyiz diye?"


çok tanrılı bir dine mensubum.ama sadece birine inanıyorum.

~çok yakında.

kafam batı.yüreğim doğu.

güle güle amorömör.
bu ilk yolculuğun.
benden.



matematik konumumuz farklı olsa da,
aynıdır hep iklimimiz.
kümülatif doğan.

piredi vomın.firedi adam.


odun ruhluyum.
çıra gibi yanıyorum.

firedi adam,volkin davn dı strit.


biraz fena oldum.başım döndü biraz.



tanrı zaten bana güler bazen.
evet.tanrı vardır.

feelthenothingadam.


kendi kendine meyil atmak.dostoyevski depresif karakteri olmak.
toprağım=) miskinlik güzel deyildir.
feel the nothing güzeldir.karizmatiktir.
sabırsızlıkla bekliyorum.altı ay geçmemesi dileğiyle.
*
*
*
*o anladı..=)

bütün k lar kamyona karşı.

bi soru vardı.çocuk kamyonun içinde.kamyon 3v hızla doğuya gidiyo.çocuk da kamyonun içinde kamyon yönünde v hızla gidiyo.bi tane de çocuk yolun kenarında gidiyo.her neyse.sorun bu deyil.basitti.ama kamyonun dingiline kadar herbi bokunu çizen soruyuyazanadam,kamyonun içindeki çocuğu resmen kamyonun içinden ters yürüttürmüş.yanlış yapmış.bu çocuk dingil mi.
bi de çocuk adı da k çocuğu.yolda duran da l çocuğu.gamsız gamsız kamyonun içinde tersten v hızla yürüyosun k çocuğu.idiyot musun,külhanbeyi mi.keşkül ol lan.rahatsız herif.sen de ibiş gibi kamyonların yanından yürüme l çocuğu.maazallah.gegen die kamyon.



kamyonet.
bisürükamyonet.ama bisürü.
sevgili aristophanes,
ne komik adamsın.komedinin şeysisin diye bi diyeceğim yok sana.gözümsün.ama seni her gördüğümde gülüyorum.isminde resmen tophane yazıyo.nası gülmem.

take me to spain.

Sıradan, soğuk, yağmurlu bir kış gününde
2 tane güneş vardı
Biri gökyüzünde, diğeri şemsiyemin altında...
a
a
a
hayatımda sadece üç insan bana melikeydi di mi dedi.saydım.
melikeydi dedim ben de.
üçü de can'lı.kiminin eki,birinin değil.
i
i
i

mikimimik.

en sevilen mimsel hareketlerle giacan yine beni can evimden vurdu.en sevdiğim şair miymiş,şiir miymiş neymiş.öyle bişeymiş.
bu şey gibi.en sevdiğin şarkı hangisi gibi.böyle bi soruya cevap verilmez.verilmemelidir.yani ben veremem.ama dese ki şunun hangi şiiri,ya da bunun hangi şarkısı.o zaman olabiler.
bir çok şair ve birçok şiir severim ben.çok seviciyim.mim gereği yazayım perçemli sokaktan bi dize;

"..bir kız vardı,yok gibi,öyle güzel.."
and
the
wind,
you
can
blow
it..
cause i'm a poet,don't you know it?

yeniden conrad diyorum.ve de ruhöküzü.

the gıdık.

sen dünyanın en güzel bokusun.esmerbok.sulubok.


mıçmıçmıç-

i need a dirty woman.

şimdilik ahbun dan,gia'ya...
gia'dan bana.sadece bana...
benden...
gine bana...

kaçan balön.


marla diye bi kız çocuğu var.çok sevişiyoruz biz.kulaklarımız bile sevişiyo.bi de o gülünce gözleri çipil,elmacığı gamze oluyo.sanarsın bi porsuk,bi ahududu.yok yok gut deyil,angut biraz.ben bunları yazarken,o muhtemelen,yelesini tepesinde birleştirmiş,kulağını bayrak gibi sallayarak limit mimit çalışıyo.bu belönü ona uçurdum ben.doğomgünüsü için.ama niye bugün.çünküüğ.o bende sır.tamam mı.
mö mönst du marlaa.hadsafhada zıhehe.

tristan tzara.o benim yandan yemişim.


fotografta sağa dönük olan tek bendim.bu da demek ki sağ yönden gelmemi istiyorlar.punç kasesinin kuzeydogu köşesinde.noel ışıkları,biraz gümüş boya,parlak ışıklar,komik sesler.sıkıcı bi arazide ne arasınlardı ki.gene de kabul etmeliyim ki oyunculuğu çok iyi çıktı.doğal davranın cumartesi saat altı,alarmların çaldığı saatse cuma saat onbeş.büyük yarışma finali ne zamandı.aynı anda hem maçta hem uzaylıların geldiği tarlada nasıl olabilirim.önemli deyil.en sevdikleri pizzadır.gideli üç saniye oldu daha.dünya saatiyle üç saniye.bunu benim için yaptılar.biliyosun.o sırada bize numara yaptığını sanıyorduk.ama şimdi söylemeliyim.pırasa gibi saklayıp sahte uzaylı kostümü yaptığı besbelli.bana sorarsan bu son darbeyi vurmak için en iyi zaman.alimünyum folyo da bunun içindi.harika çoraplarım ve ev ödevlerimin olduğunu söyliycem.bütün bunlar şakaydı.bütün o işaretleri ben yaptım.gerçekten geldiklerini sanmıştım.beni görmek için....

şimdi gidip biraz fosilleşmiş kaka bulmalıyım.

maybe i'm amazed.

gia resmen bana şu üsttekini almış.restmen.
ama süpriz yapıcaktı.yapamadı.o-la-ma-dı.
çünkü saftirik almış bunu komidinin zınk diye en görünen yerine koymuş.bi de gamsız gamsız, unutmuş oraya koyduğunu,bana süpriz yapacağını,benim hep oraları karıştırdığımı.
neysedir.
sonra günlerden bir gün.ben karıştırmaya gittim gine.ahanda.papuğa yeni gine.ciyaaa nerden buldun lan bunuuu diye ciyaklamaya başladım ki,kendisi de başladı benle.sonra kızdı bi de büssürü niden gördün hediyeni diye.ben de büyüsü bozulmasın diye unuttum hemen.söz verdim görmediğime.
nasıl mutlu olduğumu,hemen tuvalete gitme bahanesiyle kaçıp ağladığımı,sümükle karışmış gözyaşımı kazağıma sürdüğümü,dönerken tek başıma halay çektiğimi,görenlerin bana huni verdiğini, huninin deliğinden barnamı sokup dolabıma sakladığımı.yo yo,emin deyilim.bilemezsin.
ben bunu gerçekten unutmuş gibi yapıp,normal yaşantıma devam ettim bi güzel.ama tek başıma kalmayagöreyim.
nalet süpriz aklımı başımdan aldığı yetmiyomuş gibi,arsızca ve gamsızca rüyalarıma da girdi.ta ki o güne dek.
bi gün gianın, bana çok kızıp al hediyeni diye kafama fırlattığı da olmadı deyil pilağımı. olsun. sevdiğindendir hepsi.bişey de diyemedim fırlatırken.ya vazgeçerse vermekten,diye korktum. köprüyü geçene kadar ciyaya ciyerim dedim.hehheyt.
günler gelip geçerken,aldırma deli gönlüm dedim,giden gitsin ama pilağın benim olacağı gün gelsin noğolur dedim.ve geldi.yılbaşında benim oldu.oldurttum.lakin ciyacan unutmuş yine,dedim haydi ver de mahzun gönlüm şenlensin.unutmamış da olabilir ama.emin deyilim şuan.
sonuçta benimdir ama.mezarıma gömün.hatta gömmeyin.yakın bizi.külümüzü de haliçe dökün.olmadı havaya üfleyin.bu sizin bileceğinizdir.
banane ki.
hadsafhada bu gazeli de sana yaktım ey pilak;

aşk derdiyle hoşem el çek ilacımdan tabip,
kılma derman kim helakım,zehr-i dermanındadır.
dursun beyim,koşsun beyim.love yu,miss yu.sososo muççh.muççuk.



...at the way you help me sing my song.

yumyumyumm.


.bugün dünya öpüşmeler günü.kutlu olsun.öpüyorum.hmmmfşş.





i wanna kiss you,but i want it too much.

are you ready for a brand new beat.

all we need is music,sweet music...

dan

cing

in

the

street.

---ben de pavırpafgörl olayım noğolur.rengim de laci olsun.---

-biz eugene amcamızı getirdik efendim.-

melikşah.sevdiğim.

"sarı saçlarını deli gönlüme bağlamışım çözülmüyor melikşah."


onu diyen benim edeleli yağrim.

palendromik olsam.zengin olsam.

eskiden çarkıfelek vardı.has çarkıfelek.memet ali erbil denince akla ilk gelendi.gerçi şimdi de öyle.çok uyuz bi yarışmaydı aslında.memedalihala'ya da uyuz olurdum ama hep de izlerdim.nedense.
"gani müjde ar" vardı.öyle şeyler bulmaca yarışması bölümü.ben de kendimce böyle şeyler uydurmaya çalışırdım.
erkin koray candemir
haluk levent yüksel
tanju okan yalabık
kartal tibet ağırtan
attila ilhan irem
idil biret pit
gibi şeyler çıktı şimdi.lakin yaratıcılığım ,o zamanlar -okula gitmeden okuma yazma bildiğim ve bindengeri sayabildiğim için sivrizeka denilen bende- üst düzeydi.

sonra tersten de aynı olan cimleler bulmaca yarışması bölümü vardı. anastas mum satsana .ama tersinden de aynı olan cümlem "pay nalan yap" gibi gudik bi cümleden öteye gidemedi.ama buldum büsürü örnek.yani ben deyil.takvim.

itti mi kim itti
altan attan atla
kalsın o don ıslak
katla enine al tak
neden ama neden
ey kekeme kek ye
al pakize bezi kapla
zamkı çok o çıkmaz
rulo küçük küçük olur
ayşen ıslak kalsın eşya
rulo yap küçük pay olur
zamlı tas neden satılmaz
pay ederek iki kerede yap
en iyi meşe beşe mi yine

bi de bu memet ali kardeşimin -hoş, ben mi ablayım,o mu abi belli de değil- idolü olmuştu."büyüyünce ne olcaksın" sorusuna "traş","asker","hamile","afet" gibi bilimum cevaplar veren bi jenerasyonun parçası olarak,bu soruya doktor,öğretmen,astronot gibi klasik cevaplar da vermezdi elbet.büyüklerini biraz daha şaşırtarak "memet ali olcam ben" derdi.evet,o benim kardeşim.peki şimdiki çocuklar da niçin "acun" olmak istemesin ki.deyil mi.-bu arada ben survivor olsun,fear factor olsun,acun firarda olsun deli gibi izlerdim.yokum diyooor-

son olarak; annem yıllar yılı çarkıfeleye "çarklıfelek" dedi.bi de benim annem bi melek.dünyanın en meleyi.bana mesaj atmış.şöyle bitiyo: minikkuşummmmmucuk.

gubbay may lava.

eylülde melul oldu gönül soldu da lale,
bir kaküle meyletti gönül geldi bu hale.

lâleyken emel ermedi bahçemde kemâle.

what a wonderful world.


bu hürriyet hazin şey, yıldızların altında...

sazan.

"bir devem olsaydı coktan farkederdim heralde.cok büyük bi hayvan cünkü." -mrozek.

.de.lik.li de.li.lik.


küçükken çok alemdim.anlatçam.

walkman düştü kafama benim.


evet bugün tatile giriyorum.tatil(!).biz burda yokken evimize misafirler gelecekmiş çok uzaklardan.o yüzden bütün eşyalarımızı saklamalıymışız.yoksa çalınan eşya olursa müessese sorumlu deyilmiş.sonra vay efendim benim şöyle bi hırkam vardı kayıp olmuş,bağcıklı aykabım nerde gibi şikayetler kabul edilmeyecekmiş.o yüzden herşeyi dolaba tıkıştırdık.ne çok ıvır zıvırım varmış onu da böylece görmüş oldum.
neyse.
kitaplığımda konvers kutusu var bitane.içinde de yüzbin tane kaset var.onu da çalınmasın deyü dolaba kaldırdım.üst rafa koydum ama çok ağır olduğu için de zorlandım tabi.bi tane de volkmenim var.milattan önceki adamınmış,bana miras bırakmış.işte onu da konvers kutusunun yanına koydum ama sağlam durmuyor idi.sonra ben alt rafa kitaplarımı sığdırmaya çalışırken sanırım çok sarstım dolabı ve mistır volkmen şiddetle kafama düştü.nası sızladı canım kafam.yarıldı gibi oldu resmen.volkmen çalışıyo mudur bakmadım ama içindeki dı dors kasedi sağlam çok şükür.
bi yandan gülüp bi yandan bağırarak kafamı tutup gia'ya gösterttim.o da bavuluna gömüldü gülmekten.artık orda yaşıyo.neyse sonunda toparlandım ve gidiyorum.gitmeden de bi şarkı armağan ediyim kendime ve tüm metin orelet severlere..."kapım kapalı çalma zilimizi evde yokuz dedim duymuyo musun?"
*uzun bi süre burda olmıycakmışım gibi görünüyür.
**zaten aykabım da pazartesi olcakmış.sipariş vermiştim yapmamışlar halen.

it's yuuu.yu yu yuuu.

barry.it's mine.hugh.it's gia's.

ceylan deyil.celen.


maymınların kıralı
geronimo nerdesin
karnım ziller çalıyor
yesem seni ne dersin?
ı
ı
ı
gia'm o benim.


elma da beni sevmek zorunda değil.


ama sevse.negzel.



see baboli play.

ne gamsız insanlar.insanlar ne gamsız.hiç dertleri yokmuş gibi.anlık dertleri varmış gibi.yolda yürüyolar mesela gamsız gamsız.hiç bi şey deyil umurlarında olan.dünya yıkılsa anlamıycaklarmış gibi.halbisi ne derdin var kimbiler.mesela o gün bizim indiğimiz otobüse yetişmeye çalışan adam,evet sen.senin o otobüse binmekten başka hiç bi amacın yoktu biliyo musun.ve amacını gerçekleştirmek için koskoca yaşınla başınla,elinde poşetinle koşmaya başladın ki yetişesin di mi? "koşayım da yetişeyim."bütün derdin buydu senin.bi de sırıtıyosun dikiz aynasına doğru.şöför görsün seni diye.şirin şirin.sonraki otobüsü bekleyemezdin.beklesen amacın kalmazdı bence.poşeti de tutmuşsun zaten ibiş gibi.

i hurt myself today.*

giderdi o.geleceğini söyleyip giderdi.ben,en sevdiğim hırkasını giyip,yarısı boş buzdolabımızın kapağıyla oynamaya koyulurdum,o ufuk çizgisinde kaybolunca.yarım kalan eti pufumu yerdim,vişne suyu içerdim biraz da.en sevdiğimizdi çünkü vişne suyu.ama onsuz gitmezdi.yarısı boş kalırdı bardağın hep.

boş şişeleri dolaba saklardım.plastik çiçekleri takıp boynuma,dark globe dinlerdim biraz,biraz da söylerdim.uykum gelmezdi hiç.bütün uykuları uyumuştuk çünkü.ama rüya görmeye devam ederdim,o gittiğinde bile.bütün şaraplarımı içerdi o.bense sarhoş olurdum.

yorgunluk ve mide bulantısı içinde dans ederdim.rüyam bitmeden daha,sızardım tek kişilik yatağımızda.ben uyurken gelirdi o.yine içerdi şaraplarımı.konuşmayı pek sevmezdi,beni uyandırmaya da kıyamazdı hem.eti puf yerdi o da,yarım bırakırdı hep.bardağın diğer yarısını da vişne suyuyla doldururdu,ama içmezdi.

kulağıma geleceğini söyleyip giderdi yine.bense üstüme örttüğü hırkasını giyip el sallardım arkasından,o ufuk çizgisinde kayboluncaya dek.
belki de
kaliforniya'ya giderdi.
ama
burda olmasa bile,
burdaydı işte.
*but i remember everything.

goodluck goodbye.

tadına doyamadığımız bir yazda kalmıştık biz;tadından yenmeyen kaç mevsim geçmişti halbuki üzerinden...

long live mansur ark.


mansur'a;
seni de çok sevdim mansur.şarkılarında içip içip kendimden geçtim.kendimi geçtim,millete de sevdirdim.bence bana bi ödül mödül vermelisin,en hakiki en sağlam fan falan diye.çok ciddiyim anlamıyosun.kadere de inanmıyosun.acı veren kalpsizlerdensin zaten mansur.işte sana şiir de yazdım.okudukça beni hatırla.buyür:

Kapattım penceremi kapılarımı
Sürgülerini bir bir çektim
Sana olan aşkımı yenebilmek için
Binbir numaralar çektim
Ama olmadı kalbim durmadı
Düşmüş eline bir kez sevdanın
Kaçmaya bir yol olmalı
Kapandım evimin odamın içine
Güyya seni hiç düşünmeyecektim
Unutacak seninle olan tüm anıları
Olduğun yere gitmeyecektim
Olmadı kalbim durmadı
Düşmüş eline bir kez sevdanın kaçmaya bir yol olmalı
Onu sormalı kökünü bulmalı
Acımadan işin turşusunu kurmalı
İnadı bırak yanıma yanaşıver artık
Batacağımız kadar aşkın içine battık
Aşk denilen buymuş
Çok ciddi bir duyguymuş
Ona inanların hali malesef buymuş


neyse.mansur arktan bi sarkı da yüklüycektim ama arktan deyince aklıma arctan geldi.tirigonömetridir,türevdir canımı sıktı şimdi.morelim bozuk.mansur da kaynadı arada.

duvardan fazlası.

ben seni cok sevdim yazı.

loving you sunday morning.


nası başlasam bilemedim şu an.öncelikle siz hepiniz,hepinize öküzler boyutunda öpücükler yolluyorum efem.
evet.bugün benim dogum günüm.iyi ki de dogmuşum ha.negzel bi "dünya"da yaşıyorum.evet aynen öyle.
simdi böyle cevremdeki insanlar ben yokmuşum gibi davranıyo.bi şeyler dönüyo etrafımda biliyorum sinsisinsi.utanıyorum biraz da.benim için bi şeyler yapıyolar.anlamıyomuşum gibi.biliyolar halbusi.ben de salağa yatıyorum biraz.şenliklerimin başlamasını bekliyorum sükut içinde.gülcegim geliyo.kafamı yastıga gömüyorum.camdan bakıyorum felan.
daha dünden başlandı şenliklerim.pek sevgili turgay bey dün ve bugün az çığırtkanlık yapmadı.çok utandım.napiyim.penguen hanım olarak,oğuzcancanın da eglence kaynagı oldum,her zamanki gibi.
ve saat onikiye çaktığında telefunum zırlamaya,"senlikler baslasıın" nidaları uçmaya başladı.ben de uçtum ve başladı şenlik.gia,şimdilik ahbun ve jöleneyt bana ilk sarılanlar oldu.ben de ilk onlara sırıttım karanfiller eşliğinde.neyse.bir sürü sey sonrası.
hedayelerimi reklam etmek istemiyorum ama çok mesut oldum.gia hanım,naziremi yazacagım bi ara.tiineyç weystlend,oğyeağ.
emrosmus'tan bi deyişler bitirmek istiyorum:"yarına gidiyorum"

She came to me one morning,one lonely sunday morning...

bir gün çok yükseğe çıktı canıtın.


çok uzun zaman önce filler,akdeniz kuruyunca,afrikadan avrupaya yolculuğa çıkmışlar.yaşamışlar avrupada filan.ama giderkene yolda çok yorulmuşlar.kalori vermişler büssürü.avrupaya varıncaya dek at kadar olmuşlar at.

and she's gone.




gökyüzünde yalnız gezen yıldızlar,ben de gökyüzündeyim.elmaslarla...

ickis.the real monster.

evet.gerçek uçan hollandalı benim.finale on dokuz hafta kala başladık.tam finalde başlamasıydı planım.hayat.ne olacağı belli mi olur.ilk yazımız da böyle başlasın.


daha gelemeden mimlenmişim.(doğmamış bebeye don biçmek.)jöleneyt böheheyt mimiklemiş.son zamanlarda neleri keşfetmişim.neleri mi?bi düşünelim.

-keşif gibi değil de,ben hep bülent ile levent'in son dört harfini aynı sanırdım.hiç derin düşünmemiştim bu konuda daha önce.bi iki hafta önce oturdum ve bunu düşündüm.aynı değilmiş.çok kötü oldum.

-sonra.bi insan keşfettim.nasırlı bi insan.gözümün önündeymiş yıllardır da, yeni keşfetmişim.bırak allasen.neyse o işte.

-taksim'de bi ikinci elci keşfettim.çok güzel bi sandalet var orda yetmişlerden kalma.sahibinin barnak izisi var tabanında.benim olacak benim.

-noktadan sonra cümleye başlarken boşluk bırakılırmış.bu yazıyı yazarken keşfettirildim(by gia).bırakmıyom ben.

daha da gelemedi aklıma.halbusi hep keşfederim ben.kefşetmektir benim işim.şimdi mimik sırası bende.ben de colin firth'in yandan yemişi pek sevgili memik'i mimikliyip gidiyim.gideyim de kuruyimik yiyeyim.